Eğri oturalım, doğru konuşalım. Karayoluyla yolcu taşımacılığını omuzlayanlar kaptanlardır, yani otobüs şoförleri… Firmalar açılır kapanır, değişir ama firmaları da ayakta tutanlar kaptanlardır.
Bugüne kadar, yolcu taşımacılığı sektörü kaptanlardan yakınmadı, ama onlara da destek vermedi. Belki de bugün içine düşülen bunalım (genel anlamıyla bütün ülkeyi kapsayan ekonomik sorunun dışında) bu küçük ayrıntıdan kaynaklanıyor.
Birkaç gün önce bir otobüs kaptanının yolda uyuduğu için kaza yaptığı yer aldı gazetelerde, televizyonlarda. Oysa uyuyan kaptan değil, medyanın temsilcileriydi. Baştan karar vermişlerdi, “olsa olsa kaptan uyumuştur, öyleyse hiç araştırmaya gerek yoktur; hem zaten kimse de peşine düşmez” diye masa başında haber oluşturdular. Öyle olmadı, kaptan yolda kalp krizi geçirince direksiyon hâkimiyetini kaybetmiş ve kaza meydana gelmişti. Haberi düzelten olmuşsa da, insanlar ilkini unutmazlar. Bu arada, unutulmaması gereken bir küçük (aslında çok büyük, çok önemli) bir ayrıntı daha var: Vali de kazanın olası bir dalgınlık nedeniyle meydana geldiğini açıklamıştı. …sonrası yok zaten.
Sektörün durumu…
Yukarıdaki haberle ilgili olarak sektörün silkinip kendine gelmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak gerekir. Evet, sektör, genel hatlarıyla zor bir dönem geçiriyor. Akaryakıt fiyatları durduğu yerde durmuyor, üç kuruş ucuzlarsa ertesi gün 50 kuruş zamlanıyor (indirimle bindirim arasındaki farkı abarttığımı sanmıyorum).
Firma sahipleri aracılığıyla yürütülen sektörde, asıl gücün, yani kaptanların hiç sesi çıkmıyor, çıkmasına da izin verilmiyor. Çünkü ne firmalar kurumsallaşmış ne de çalışanlar haklarının farkında. Patronun iki dudağı arasında, pamuk ipliğine bağlı, deyim yerindeyse ‘kelle koltukta’ çalışıyorlar. Kaptanlara ne dinlenme alanı ayrılıyor ne yemek yiyecekleri bir yer veriliyor; böyle olunca da duş almaları, kişisel sağlık ve bakımları yapılamıyor. İtiraz etseler kapı dışarı konuluyorlar, itiraz etmeseler suçlanıyorlar…
Temel sorun eğitim…
Karayolu yolcu taşımacılığı sektörünün yakıcı sorunlarından biri “deneyimli kaptan” bulamamak. İyi olarak nitelenen kaptanlar turizm alanında istihdam ediliyor. Onlar görece biraz daha serbest koşullarda çalışıyorlar ve emeklerinin karşılığını tam değilse de yolcu otobüsü kaptanına oranla daha çok alıyorlar.
Bir zamanlar, Büyük İstanbul Otogarında, bir akademi vardı, ÜDY, ODY eğitimleriyle birlikte diğer çalışanlara işleriyle ilgili eğitimler veriliyordu. Bir modaydı akademi açmak ve kendini göstermek.
Moda geçince hepsi kaldı, akademi kapandı. Şimdi firma sahiplerinin oluşturduğu federasyonlar “nitelikle çalışan, deneyimli kaptan” bulamamaktan yakınıyor. Siz, onca otobüs sahibisiniz, yatırımlarınız bir fabrika çapında, ama bir kaptanı, bir banko görevlisini eğitmediğiniz için zor günler yaşıyorsunuz. Ağlamak daha kolay galiba. Eğitim bir yatırımdır ve firmanızı, sektörü büyütür, yolcunun güvenini kazandırır. Otogarlarda, sürücü lisansıyla günübirlik iş bekleyenler vur; güvenir misiniz siz olsanız! Ne sağlık kontrolünden geçiyorlar ne sosyal güvenceleri var… Patron kazanıyor ya, gerisi teferruat! Sizce de öyle mi? ■